İLETİŞİMDE SINIR KAVRAMI
SINIR NEDİR?
Arkadaşınız sizden borç para istediğinde belli sebeplerden ötürü yardım edemeyecek olabilirsiniz. Fakat buna rağmen arkadaşınıza “Hayır!” diyebiliyor musunuz? Yoksa onu inciteceğinizden, insanların gözünde kötü duruma düşeceğinizi düşündüğünüzden dolayı “Evet!” mi diyorsunuz? Ya da bir akrabanız size “Ne zaman evleneceksin? Yaşın geçiyor.” dediğinde rahatsız olmanıza rağmen özel hayatınızın sorgulanmasına izin veriyor musunuz? Bunlara “Evet!” cevabını veriyorsanız sınırlarınızı geliştirmeniz gerekiyor olabilir. Peki nedir bu sınır kavramı?
Sınırlar, bireylerin iletişim kurarken karşı tarafa karşı koruması gerektiği tutum, inanç, değer ve seçimleridir. Sınır bireyin psikolojik duruşudur, bireyin aslında ta kendisidir. Ne olduğu, ne olacağı ve ne olmadığıdır. Sınırlar bir diğer söylemiyle kararlarımızdır. Diğerlerine bizim onlardan farklı olduğumuzu ve kendimizin kendi denetimimizde olduğunu bildirir. Sınırlar, çocukluktan itibaren geliştirilmeye başlanır. Anne babanın koyduğu kurallar çocukta sınır algısını oluşturmaya başlar. Deneyimlerle beraber kişinin zihninde doğrular ve yanlışlar oluşur. Ailesi tarafından özerk bir birey olarak görülen çocuklar sınırlara sahip olduklarını fark eder. Hem kendi sınırlarını korur hem de başkalarınınkine saygı duyar.
SINIRIN KÜLTÜRLE İLİŞKİSİ VAR MIDIR?
Sınır kültürle yakından ilişkilidir. Sınır yaşamın başlangıcından itibaren gelişen bir kavramdır ve yetiştirilme tarzı bunu etkiler. Ebeveynlerin çocuğa yaklaşım tarzları kültürlere göre değişkenlik gösterdiğinden sınırların gelişimi de kültüre bağlıdır.
Batı kültüründe (ya da modern toplumlarda) çocuklar bağımsız yetiştirilir, çocukların bireyselleşmesi sağlanır. Bu nedenle bu kültürde yetişmiş bireylerin kişisel sınırlara saygı duyduğu, kendi sınırlarını da koruduğu söylenebilir. Kendi sınırlarına uymayan durumları kolaylıkla reddedebilir, hayatlarının kontrolünü ellerinde tutabilirler.
Doğu kültüründe durum tam tersidir. Çocuklar kaç yaşına gelirse gelsin aileye bağımlıdır. Hayatlarının kontrolü ebeveynlerinin ve hatta toplumun elindedir. Bireyde “El alem ne der?”, “Bunu onaylamazsam dışlanırım.” korkusu vardır. Sınırlar bağımsızlık; sadakatsizlik ve aykırılık olarak algılanır. Ailelerin ve toplumun bu tutumu bireyin üzerinde baskı yaratır ve her şeye ‘Evet!’ der hale gelir. Bu tutumla yetiştirilen çocuklar yetişkinlik dönemlerinde de bu alışkanlığı sürdürür, istemediği durumları içsel çatışma yaşayacaklarını bildikleri halde kabullenmek zorunda kalırlar.
‘Hayır!’ demek batı kültüründeki birey için kolayken, doğu kültüründeki için oldukça zordur.
NEDEN SINIR KOYAMIYORUZ?
Sınır koyamamanın temelinde şu yanlış inançlar vardır:
- “Hayır!” dersem karşımdakinin duygularını incitirim.
- Bencil olmakla suçlanırım.
- Eğer sınır koyarsam, egoistlik yapmış olurum.
- Sınırlar, itaatsizliğin habercisidir.
- Diğerleri tarafından incitilirim.
- Sınırlar, benim öfkeli olduğum anlamına gelir.
- Sınırlar, suçluluk duygularına yol açar.
- Sınır koymak karşımdakini öfkelendirir.
- Cezalandırılabilirim.
- Mahcup duruma düşerim.
- Terk edilebilirim.
- Sınırlar kalıcıdır ve ben köprüleri yakmaya korkuyorum.
SINIR KOYMADAKİ HAKLARIMIZ NELERDİR?
- Yaptığınız eylemleri açıklamak zorunda değilsiniz.
- “Hayır”, “bilmiyorum”, “ilgilenmiyorum” deme hakkına sahipsiniz.
- Sosyalleşmek adına kendinizi sevdirmek için çaba sarf etmek istemeyebilirsiniz.
- İstemediğiniz eylemleri yapmamak için mazeret bulmanız gerekmez.
- Hata yapma, mantıksız kararlar verme ve bunların sorumluluğunu alma hakkına sahipsiniz.
- Diğer kişilerin sorunlarına çözüm bulma/arama mecburiyetinde değilsiniz.